29 Nisan 2025 Salı

Teknolojiye Değil, İnsanlara Vakit Ayırın

 Babamla bankada bir saat geçirdim,

çünkü bir havale yapması gerekiyordu.

Kendimi tutamadım ve ona sordum:

“Baba, neden internet bankacılığını kullanmıyorsun?”

Bana baktı ve şöyle dedi:

“Niye yapayım ki?”

“Şey… Böylece basit bir havale için burada saatler harcamazsın.

Hatta market alışverişini bile internetten yapabilirsin.

Her şey çok daha kolay olur!”

Dijital dünyaya onu da kazandırmak için heyecanla devam ettim.


Sonra bana şunu sordu:

“Ve bunu yaparsam, artık evden çıkmama gerek kalmayacak mı?”

“Kesinlikle!” diye hemen cevapladım.

Hatta market alışverişinin bile eve getirildiğini, Amazon’un her şeyi kapıya kadar getirdiğini anlattım.


Cevabı beni susturdu.


Şöyle dedi:

“Bugün bu bankaya geldiğimden beri dört arkadaşımı gördüm.

Beni iyi tanıyan çalışanlarla sohbet ettim.

Biliyorsun, ben yalnızım… ve bu küçük insan temaslarına ihtiyacım var.

Hazırlanıp dışarı çıkmayı, buraya gelmeyi seviyorum.

Zamanım var ama benim aradığım şey insanlarla bağ kurmak.


İki yıl önce hastalandığımda, meyve aldığım manav beni ziyarete geldi.

Başucumda oturdu ve ağladı.

Ve annen sabah yürüyüşünde düştüğünde, onu gören de yine o manavdı.

Koşup arabasını getirdi ve evimize bıraktı, çünkü nerede yaşadığımızı biliyordu.


Bütün bunlar sanal ortamda olur mu sanıyorsun?

Neden her şeyi yüz göremeden, bir gülümseme paylaşmadan alayım?

İş yaptığım insanları tanımak istiyorum, sadece isimsiz satıcılar değil.

Bu bağlar kurar, ilişkiler doğurur.

Amazon bunu da teslim edebilir mi?”


Teknoloji hayat değildir.

İnsanlarla zaman geçirin, sadece ekranlarla değil.


Alıntı

6 Nisan 2025 Pazar

Kayıktan Korkan Adam

   Bir zaman -Allah rahmet etsin- mühim bir zât kayığa binmekten korkuyordu. Onun ile beraber bir akşam vakti, İstanbul'dan köprüye geldik. Kayığa binmek lâzım geldi. Araba yok. Sultan Eyyüb'e gitmeğe mecburuz. Israr ettim. Dedi: "Korkuyorum, belki batacağız!" Ona dedim: "Bu Haliç'te tahminen kaç kayık var?" Dedi: "Belki bin var." Dedim: "Senede kaç kayık garkolur." Dedi: "Bir-iki tane, bazı sene de hiç batmaz." Dedim: "Sene kaç gündür?" Dedi: "Üçyüzaltmış gündür." Dedim: "Senin vehmine ilişen ve korkuna dokunan batmak ihtimali, üçyüz altmış bin ihtimalden bir tek ihtimaldir. Böyle bir ihtimalden korkan; insan değil, hayvan da olamaz!" Hem ona dedim: "Acaba kaç sene yaşamayı tahmin ediyorsun?" Dedi: "Ben ihtiyarım, belki on sene daha yaşamam ihtimali vardır." Dedim: "Ecel gizli olduğundan, herbir günde ölmek ihtimali var; öyle ise üçbin altıyüz günde her gün vefatın muhtemel. İşte kayık gibi üçyüzbinden bir ihtimal değil, belki üçbinden bir ihtimal ile bugün ölümün muhtemeldir, titre ve ağla, vasiyet et!" dedim. Aklı başına geldi, titreyerek kayığa bindirdim. Kayık içinde ona dedim: "Cenab-ı Hak havf damarını hıfz-ı hayat için vermiş, hayatı tahrib için değil! Ve hayatı ağır ve müşkil ve elîm ve azab yapmak için vermemiştir. Havf iki, üç, dört ihtimalden bir olsa.. hattâ beş-altı ihtimalden bir olsa, ihtiyatkârane bir havf meşru olabilir. Fakat yirmi, otuz, kırk ihtimalden bir ihtimal ile havf etmek evhamdır, hayatı azaba çevirir."
Mektubat - 415

31 Mart 2025 Pazartesi

Ağzı Bozuk Köyün İmamı

 Hoca bir köye imam olarak atanıyor 

Ama cemaat öyle böyle değil 

Ağızları bozuk mu bozuk 

Her lafın sonunda 

A Q


Bir gün volkan ölmüş 

Beni yakın diye vasiyet etmiş ama 

Yine getirmişler hocanın önüne 

Hoca sormuş 

Nasıl bilirdiniz 

İyidi a q

Yahu yapmayın etmeyin demiş Hoca tekrar sormuş 

Nasıl bilirdiniz 

İyidi a q


Hoca en sonunda dayanamamış 


Gömün A Q  


Rabbim kadir Mısıroğlu na rahmet eylesin 

Amin

24 Şubat 2025 Pazartesi

Yavuz Sultan Selimin Elbisesi




 Yavuz Sultan Selim giyim kuşamına itina etmez, giydiği kaftanı uzun süre sırtından çıkarmazmış

O çıkarmayınca vezir vüzera da yeni elbise yaptıramaz olmuş

İyice kılıksızlaşmışlar.Ne yapsak da padişahı yeni bir giysi diktirmeye ikna etsek diye düşünürken İran elçisi gelmiş

Bunu fırsat bilen paşalar huzura çıkıp 

27 Ocak 2025 Pazartesi

Molla Fenari Hasta Atın Parasını Niye Verdi?

.                        Temsili Resim

Osmanlı devletinin ilk yılları.. Bursa’da bir kişi, satın aldığı atın hemen sonrasında, atın hasta olduğunu fark etti. Onu geri vermek istiyor ancak satan adamın atı geri almayacağından endişe ediyordu. Bu yüzden önce kadıya gidip işi resmi olarak halletmek istedi. Ancak kadıyı yerinde bulamadı, mahkeme ertesi güne kaldı, hasta at ise gece öldü. Adam, ertesi gün olanları kadıya anlattı, ne yapılabileceğini sordu. 
Kadı, “Zararını ben ödeyeceğim” dedi. Şaşkınlıkla kadıya bakan adam “Sizin konuyla bir ilginiz yok, niçin siz ödeyeceksiniz ki…” dedi. Kadı, şu manidar cevabı verdi: “Evet, görünürde benim konuyla ilgim yok ama işin aslı öyle değil. Sen dün geldiğinde ben yerimde olsaydım, atı geri verdirirdim, sen de paranı geri alırdın. At da senin elinde değil, sahibinin elinde ölmüş olurdu. Şimdi buna imkân kalmamıştır. Senin zararına benim makamımda bulunmamam sebep oldu. O yüzden zararını ben ödeyeceğim” dedi ve ödedi. 
O kadı, sonradan Osmanlının ilk şeyhülislamı olacak olan zamanın din ve fen bilgilerine  vâkıf Molla Fenari Şemseddin hazretleri (1350-1431) idi.

25 Ocak 2025 Cumartesi

Sarhoşluktan Evliyalığa Bişri Hafi Hazretleri

Bişr-i Hafi. Evliyânın büyüklerinden. Genç. Günah çukuruna düşmüş yuvarlanıyor yuvarlandıkça batıyor...
Bir gün Gecesini içki masalarında sabahladığı bir gecenin günü. Sarhoş Evinin yolunu tutturmuş, gidiyor, gitmeye çalışıyor. Yürüyor. 
O da ne? Bir kağıt, üstünde Besmele yazılı bir kağıt. İçi cız ediyor. Eğiliyor çamurların içinden Besmele yazılı kağıdı alıyor. Hiç Allah'ın ismi yerde olur mu, çamurlar içinde olur mu, bin bir düşünce bin bir ah ediş. Kağıdı öpüyor, çamurlarını siliyor, temizliyor, evine götürüyor, güzel kokulare sürüyor ve eveinin en güzel yerine asıyor.

19 Ocak 2025 Pazar

Komşu Duası

KOMŞU DUASI
Vaktiyle bir ateşperest, oğlunu evlendirmektedir. Düğün günü çok koyun ve inek kesilir. Et kokuları mahalleyi sarar. Ancak evin bitişiğinde, Müslüman, dul bir kadın, dört yetimiyle yaşamaktadır. Hepsi de günlerdir açtırlar. Kadıncağız, düğün evinin kapısını çalıp, 'ateş' ister. Ancak maksadı başkadır.
“Belki yemek verirler” diye gitmiştir. Adam, kadının niyetini anlasa da, bir şey vermez. Kadıncağız, bir daha gidip 'ateş' ister. Yine eli boş döner.
Üçüncüde yine öyle. Ama ne olur bilinmez, bu defa acır kadına. Hallerini anlamak için dehlize iner ve dayar kulağını bitişik evin duvarına ve dinler.