--- Padişah, kimseler görmeden, yolun ortasına kocaman bir taş koydurur. Bakayım insanlar bu taşın karşısında, ne yapacaklar diyerek, bir kenarda görünmeden beklemeye başlar.
Önce vezir gelir, taşın etrafını dolaşır. Sultanımla konuşayım da, yolun ortasına düşen taşları kaldıracak bir kadro çıkaralım. Birisini alalım da çalıştıralım, der.
Komutan gelir. Vezirle konuşayım, yolun ortasına taş bırakanlara hangi cezayı vereceğiz, onu belirleyelim diye söylenir. O da cezanın peşinde.
Sonra sarayın dalkavuğu, menfaatperest gelir. Taşın etrafında “takla ata ata” bir tur atar. Dalkavuk, menfaatperest ve ikiyüzlüler, sürekli sorunların etrafında taklalar atarlar. Asla yanlışları düzeltmezler. Düzelmesi için de hiç bir şey yapmazlar. Böylece sorunlar hep çözümsüz kalır. Hatta yeri geldiğinde, sorunları çoğaltanları da överler. Taşın etrafında turlayan dalkavuk, yolun ortasındaki taşa bir de şiir yazar. ‘Şiirimi sultanıma okuyayım’ diyerek oradan uzaklaşır.
Bir süre sonra, sırtında ağır bir yük taşımakta olan bir köylü gelir. Bakar ki, yolun ortasında kocaman bir taş var. Geçişi engelliyor. Hemen yükünü yere bırakıp, YA ALLAH BİSMİLLAH deyip taşa sarılır. Sağa sola darken, o koca taşı kaldırıp yolun kenarına koyar.
Tam eşya sepetini sırtına alacakken, taşın altında bir kese olduğunu görür. Kesenin içinde altınlar vardır. Altınların yanında, sultanın yazdığı bir de not vardır. Notta sultan şöyle yazmıştır:
"Bu kesedeki altınlar, ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAYI BECERENLER İÇİNDİR."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder